Dikkate sunuş:

     Kutsal kitabımız Kur-an % 90 civarında yanlış çevrilmiştir. Geçtiğimiz 25 yıl boyunca, ulaşabildiğim tüm medyalara çağrıda bulunuyorum: beni tüm medya ve bilirkişi heyeti (bir jüri) nezdinde insanların karşısına çıkartın ve ben Kur-anın yanlış çevrildiğini ispat edeceğim ve aynı anda da Kur-an’ın doğru tercümesini göstereceğim.

     İkna, yeterli değil, her şey anlaşılabilir olmalıdır. Hiç kimse bana bu güne-dek bir olanak sağlanmadı.

 

Karakterler

 

{ } = geliştirilen yeni kelimeler.

[ ] = kelimesi kelimesine tercüme edilmiş ayetler.

< > =  kelimesi kelimesine yapılan tercümenin daha iyi anlaşılması için gelenek dilde tercüme edilmiş ayetler.


Önsöz 

     İslam’ın Kutsak kitabında, çok tartışılır ve çelişkili Ayetler var, zararsız denemeyecek kadar tutarsız, sadece insanlar için korkutucu değil, yaşamın sahibi Yüce Allah'ı çok kötü tanıtan birçok kritik Ayetler vardır.

     İslam dünyası bu konuda bir sorun edinmedi, çünkü Kur-anda Cennete giden yolu gösteren yeterli ayetler var. Böylece korkunç ve endişelendiren ayetleri göz ardı bırakır.

     Sadece İslam’a sahip olmayan insanlar, Kur-anı tarafsız olarak okuyorlar ve nelerin endişelendirdiğini görüyorlar ve bazıları korku üreten Ayetleri propaganda malzemesi olarak alıyor ve vatandaşlarını kışkırtıyor.

         Bütün bunlardan İslam zarar görmektedir.

 

     Eğer Kur-an, çeviri kuralıyla tercüme edilir ise Yaratıcı Yüce Allah’ın saltanatına uymayan tüm korkunç iftiralar, ortadan kalkar.

     Maalesef, İslami entelektüeller bu korkunç iftiralar ortadan kalksa bile, başka hiçbir çeviriyi kabul etmiyorlar. Etseler de etmeseler de bu Kur-an artık gerçek içeriğine kavuşmuş olacak.

    Tek çözüm, tercüme yapılır iken kelime ve Ayetlerin Anlamları = verilecek yasanın neden verildiğini gösteren nedenleri ortaya koyarak okuyucunun ikna olmasını veya ikna olarak anlamasını sağlamak ile mümkün olur. Öylece vaizlere, imamlara ve müftülere ihtiyacınız kalmaz. Kişi kendi okur ve anlar ve bu ayetlerin Yaratıcı Yüce Allah'ın yüce sözleri olup olmadığını belmiş olur.

      Bu nedenle, Allah'ın Birliğinin (=partisinin) bu tüzüğünde ilk önce verilen Ayetlerin anlamları ve sonrasın da Birlik = parti yasaları verilecek. Önce nedeler ve anlamlar, nelerin ne için verildiği. Çünkü verilen yasalar sadece Dünya hayatını kapsamıyor.

     Bu nedenle, Allah'ın-Birliğinin bu tüzüğünde, maddeler 1.2.3. vb. olarak verilmeyip önce nedenler ve anlamlar verilecek.


                         Ön giriş

     Tüm dünyadaki siyasi sistemler ve dinler, onların partileri ve mezhepleri hayatta kalmak ve iktidar olmak için çalışırlar, bu nedenle dünyadaki yaşamı, dünya zeminli yönetirler = öbür dünyaya veya cennete bağlı değillerdir. Din içinde mezhepler ve partiler daha iyi idare etmek amacıyla kurulur, ancak kendilerine ait bir anayasaları yoktur, bu yüzden dinlere ve siyasi sistemlere bağlıdırlar.

     İslam, yaşamın kullanma öğretisidir. Bu nedenle, dünyadaki tüm dinlerin ve siyasi sistemlerin ve yaşayan herkesin yaşayabilmeleri için gerekli olan Güven ve özgürlüğü sağlar ve öylece Dünya yaşamını Cennete göre nasıl biçimlendirileceğini öğretir.

     Bu nedenle, İslam bir parti olarak veya siyasi bir sistem olarak kabul edilemez, bizim anladığımız Din anlamında- bir Din de değildir. 

     İslam, tüm insanları Yaratıcı yüce Allah'ın yönetim çatısı altında toplanmayı emreder, böylece güvenlik ve özgürlük içinde yaşarlar ve böylece cennete yönlendirilirler. Bu yüzden de İslam Birliği.

     Kur-an yanlış çevrilir ve bu yüzden İslam yanlış yorumlanır, bundan dolayı da birçok insan ondan = İslam’dan korkar ve endişelenir.

     İslam kendi içinde yaşamın düzenli bir şekilde sürdürülmesidir, farklı bir ifade ile: her şeyin inşa ediliş düzeni içerisinde İslam = her-şeyi-yolu-yordamında yürütmek,

İslam kelimesi Kur'an-ı Kerim dilinde = Her-şeyin-yolu-yordamı- anlamına gelir. Tüm Kur-an öğretisinden yola çıkarak İslam: insanların dünyevi yaşamlarını Cennetin beklentilerine göre “yolu-yordamına-koymak” anlamındadır.

     Bu nedenle İnsan, eğitime ve eğitilmeye muhtaçtır, eğitim İnsan için vazgeçilmezdir. Bu vazgeçilmez eğitimi verebilmek için dünyamızda 60 Din ve daha yakın zamanda politik sistemler kurulmuştur.

     Maalesef, bugün gördüğümüz gibi, bu dinlerin ve politik sistemlerin tümü kendi yaşamlarını kimseye eziyet vermeden sürdüremiyorlar. Bu nedenle yaptıkları kendi “Ezeli-yapı-biçimlerine” aykırıdır. Ve herkes ısrarla: Yaptığımız her şey, doğru ve de doğru yoldayız demelerine rağmen her zaman kinden daha kötü duruma doğru gidiliyor.

Ezeli-yapı-biçimi = bedenimize konmadan önce sahip olduğumuz kalite, zaten meleğe eşitti = günahsız ya da kusursuz.

     Sadece bundan dolayı başarılı değiller çünkü Ezeli-yapı-biçiminin eğitim değerlerine sahip değiller ya da bilmiyorlar. Ne yaparlarsa ve nasıl yaparlarsa yapsınlar, iyi niyetli olsalar bile, her zaman yanıltıcı veya yanlış yol üzerinde olurlar.

     İnsan düşünceleri aşan çok yönlü akıl ermez boyutta yaratıldı. Bu insandan sonsuz sayıda iyi ve kötü nitelikli çeşitler biçimlene-bilinir. Ancak insanın kendisi insan olarak hiç de fena değil.

     Örnek: Bir insan yalan söyler, içer, her türlü uyuşturucuyu kullanır, zina yapar, farklı maskeler takar, çalar, soygunculuk yapar vb. bu kimse çok tehlikeli ve kötü bir insandır.

Bu kişi Yaratıcı yüce Allah’tan affedilmesini ister ve Ezeli-yapı-biçim değerleri ile eğitilir ise, aniden aynı kişi, kısa bir sürede Melek tipi bir insan olur.


İnsan aldığı eğitim değerlerin biçimlenişi = ortaya konuşudur, iyi veya kötü.

     Bu, insanın hiç de fena olmadığı anlamına gelir. Belirleyici olan, eğitimi için kullanılan eğitim değerleridir. Buna göre, sonuç görünür.

     Ancak bizim tarafımızdan hazırlanan hiçbir eğitim değeri iyi olarak tanımlanamaz, çünkü iyilik bazıları için iyi, bazıları için kötü olabilir. Bu nedenle insanlar, insan olmak için ölçü veya kıstas belirleyemezler veya da koyamaz.

       Örnek: ABD'nin eski bir başkanı şunları söyledi: Ben en iyilerin en iyisiyim, güçlülerin en güçlüsü-yum. İnsanların ona tamamen güvenmediğini fark ettiğinde bir tane daha ekler: Ben Mesih'im. Böylece hem manevi hem de fiziksel gücü ve büyüklüğü edinmiştir = o dünyada en iyi eğitilmiş kişidir. Daha sonra müttefiklerini topladı ve onlarla beraber suçsuz masum ülkelerin üzerine yürüdü ve işgal etti, yaşlı ve çoluk-çocuk demeden milyonlarca İnsan katletti.


     Bugün tüm yaşam eğitimli ve tahsilli kimselerden çekiyor ne çekiyorsa. Sunulacak başka hiçbir şeyleri yok, hatta makam ve terfileri bile kurtarmıyor.

     Sadece Ezeli-yapı-biçim değerleri bizi ve hayatlarımızı kurtarabilir. Bunun ilk kanıtı Hiz-bu-Allah’ın = İslam birliğinin (=partisinin) tüzüğü ve Almancadan yazdığım: Ağır sorular için Kur-an konuşsun adlı kitapta.

    - İslam, kimsenin kimseyi sömürmesine, ezmesine, öldürmesine veya öldürmesine izin vermez.

     - İslam, yaşamın, siyah veya beyaz insanların, hem de inanmayanların ve tüm hayatın güvenlik ve özgürlük garantisidir = yaşayabilmenin garantisidir.

     Çünkü İslam'ın sahibi ve yayıncısı her şeyin sahibi ve mimarıdır. O, bizi bu dünyamıza yerleştirdi ve ne yapmak istediğimizi görmek istiyor, ona göre de ahiretteki ve dolayısıyla sonsuzlukta nasıl bir yaşam istediğimizi bize yaptırmak istiyor. Buna bağlı olarak, gelecekteki yaşamımızı hazırlatıyor. Bu yüzden ilk önce güvenlik ve özgürlüğü koydu, böylece herkes başkalarının güvenlik ve özgürlüğüne engellik vermeden yapmak istediklerini yapabilir, çünkü ister siyah veya beyaz olsun, ister inanan ister inanmaz olsun hepimizin güvenlik ve özgürlüğe ihtiyacı var.




          1. Bölüm - Birlik

 

Önce Tanrı hakkında özel olarak


     Bizim Tanrımız kim? İnsanların Tanrısı? Nedir Onun adı, adı Tanrı? Pe-ki Tanrı ne anlama gelir? Sözlüklere bakmak gerek, bakınca üzerinde birçok sayfalar yazıldığı görülür, ancak hepsini okursanız, eskisinden daha fazla bilemezsiniz.

     "Tanrı" kelimesi “hey veya halo” şeklinde bir çağrışımdır, ne anlama geldikleri anlaşılmaz. Biz insanların adı ve soyadı var, terfi ve iş unvanları var. Sadece bizim sevgili tanrımızın adı yok, nedeni bazılarının makam ve koltuk korkusu var, dolayısıyla Tanrının adını açıklamazlar.

     Hz Musa a.s. yaratıcımız Yüce Allah ile ilk konuşmaya başladığında, şu Ayeti duydu:

20/14  اَعُذُ باِللهِ مِنْ الشَيْطاَنِرَّجيِمْ  - إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمْ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي

Kelimesi kelimesine çeviri: [Öylesi Allah ben-im, Benden başka Yönetici yoktur, sadece Ben, Beni üstlen böylesi, ve İliştirmeleri Benim anılışımla bütünleştir].

İliştirmeleri = namazları

     Bizim konu için sadece ilk cümle önemlidir. <Sen Musa, dinle: 'ben Allah'ım, hiçbir lider yok, sadece ben>. Birincide bize kendi adını Allah olarak veriyor,  hemen ardından ikinci cümle ile Allah kelimesinin altında nenin anlaşıldığını bildiriyor: Yönetici yok, sadece Ben.

    Allah kelimesinin kökü <İlah> dır ve anlamı Yönetici-dir, böylece <İlah> ve onun zamansız çoğulu olan Allah kelimesini anlamını güvence altına aldı.

<İlah> Yönetici ve onun zamansız çoğulu Allah = Her-şeyin-sonsuz-yöneticisi, hem bu dünyada ve hem de ahrette = ebediyet akışında.

    Yönetmek - her şeyden önemlidir. Bir kimse bir şey yapmak istiyorsa, işini yürütebilmesi için önce yönetmek yeteneğine ve gücüne sahip olması gerekir. Yönetmek yeteneği ve gücü olmadan bir şey yapılamaz ve sürdürülemez. Bu da demek oluyor; Tanrının birinci sıfatı = özelliği Yönetmek gücüne sahip olmasıdır.

      Bundan dolayı yaratıcımız yüce Allah, kendine <İlah> derken çoğulu olan Allah = Her şeyin-sonsuz-yöneticisi olarak adlandırdı ve öylece de anar. Çünkü yaratıcımız yüce Allah ebedidir ve kendi için yarattıkları, O-nu ebediyet içirişine takip edecek. Ne yok etmek ne İmha etmek ve nede son vardır. Tüm bunların hepsini ebediyet akışında yapan Allah = Her-şeyin-sonsuz-yöneticisi-dir.

    20/14 Ayeti 3000 sene önce Tevrat-ta yazıldı. Bir kimse yaratıcımız yüce Allah’ı Yönetici olarak tanımaz ve kabul etmez ise, yaptığı işler Cennet için geçersiz olacak.


 Şimdi Tanrının kim olduğunu ve ne yaptığını biliyoruz.

     Dikkati çeken durum üç semavi dinlerin Yahudi, Hıristiyanlık ve Müslüman kutsal kitaplarında bu Tanrının en önemli özelliği olan <İlah> = Yönetici hakkında hiçbir kelime bulunmamaktadır.

    Eğer Tanrının bu özelliği veya sonsuz güç ve kudret yeteneği olan <Yönetici>, bu kutsal kitaplarda bulunmuyor ise, o tür kutsal kitaplar geçersiz olur.

     Üstelik bu üç kutsal kitaplarda <İlah> ve Allah> = Her-şeyin-sonsuz-yöneticisi bulunduğu ve içerikleri buna göre düzenlendiği halde Yaratıcı yüce Allah’ın bu en önemli olan Yönetici sıfatı göz-ardı edildi. Böylece koltuk ve makam meraklıları yöneticimiz yüce Allah’ı günlük yaşamdan itip çıkardılar.

     Dahası, eğer Güç ve kudret sahibi yüce Allah = Her-şeyin-sonsuz-yöneticisi olarak tanınmaz ve kabul görmez ise, öylece sevgili Tanrı göklerde herhangi bir bucakta bir masal ve efsane olarak kalır. Yönetmek ile alakalı meydanlar boş kalınca koltuk meraklıları yönetim koltuklarına oturup baskı ve zülüm sahnelerini açmak için tek Din olan İslam dinini üçe ayırarak = Yahudi, Hıristiyanlık ve Müslümanlık dinlerine çevirdiler.

     Devamında İslam dinini daha da zayıflatmak için mezheplere, tarikatlara, cemaat ve teşkilat, kurum ve kuruluşlara bölerek güçten düşürülmüştür. Hiçbiri diğeriyle ilişkili değil, hepsi farklı veya başka dine dönüşmüş ve hepsi birbirine karşı düşman kesildiler. Bu duruma yönelmeleri, yöneticimiz Yüce Allah’ı tek Tanrı ve tek Yönetici olarak istemeyip yönetim koltuklarına kendileri oturmak olmuştur.

     Böylece Dünya yaşantısını ahrete göre değil de dünyaya bağlı olarak yönetiyorlar. Öylece dini camilere sıkıştırıp Cennete giden yolu engellediler.

 

Şimdi Güç ve kudret sahibi Yüce Allah’ın konuyla alakalı emrinin ne olduğunu bir Ayette görelim,

Ayet:

42/13 اَعُذُ باِللهِ مِنْ الشَيْطاَنِرَّجيِمْ  - شَرَعَ لَكُمْ مِنْ الدِّينِ مَا وَصَّى بِهِ نُوحًا وَالَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ وَمَا وَصَّيْنَا بِهِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى وَعِيسَى أَنْ أَقِيمُوا الدِّينَ وَلَا تَتَفَرَّقُوا فِيهِ كَبُرَ عَلَى الْمُشْرِكِينَ مَا تَدْعُوهُمْ إِلَيْهِ اللَّهُ يَجْتَبِي إِلَيْهِ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي إِلَيْهِ مَنْ يُنِيبُ

Kelimesi kelimesine tercüme: [Size ait {dizi-derleyişler}-den {yönetim-biçimi} koydu, onun ile Nuh’a ne {yola-verdik ise ve sana {ileri-derleyivermek}  durumunda-bulunduk ise ve İbrahim’e {yola-verdik} ise ve Musa’ya ve Ğisa’ya {Dizi-derleyişleri} bütünleştiresiniz diye, onun içeriliğinde bölümleşmeyin. {Yönetim-işine-karışanlara} ne {özel-çağırdın ise onlara yönelik {yüksek-tuttu}.

Allah, kim gerekli-görürse ona {ilgili-yer-alır} ve kim {çekip-çevrelenirse}, onu kendine {çeki-derler}].

<Dizi-derleyiş> ikilemli kelime: Yasa ve eğitimlerden oluşturulan Düzen = sistem anlamına gelir. Örnek: Bugün uygulanan okul sistemlerinin hepsi İslam'a bakılarak geliştirildi. Çünkü İslam yedi öğretim döneminden oluşuyor.

      1. Adem öğretim dönemi,

      2. Nuh öğretim dönemi,

      3. İbrahim öğretim dönemi,

      4. Musa öğretim dönemi,

      5. Davut öğretim dönemi,

      6. Isa öğretim dönemi ve

      7. Muhammed öğretim dönemi. Aslında bu öğretim dönemine Kutsal kitapların adlarını vermek gerekir, örnek: Tevrat öğretim dönemi, İncil öğretim dönemi ve Kur-an öğretim dönemi. Ancak tüm Kutsal kitapların adlarını bilmiyoruz, bu yüzden onları Peygamberlerin adıyla adlandırıyoruz. Bu yüzden, İslam, 42/13 ayetinde belirtildiği gibi, bu yedi öğretim dönemleri ile inşa edilmiştir ve bu bütün öğretim sistemine İslam denir.

     Kur-an diline göre İslam denilince = Her şeyi yoluna-koymak. Bu bileşik dört kelime yalnızca bir anlam ifade ediyor ve Kur-an-da İslam olarak anılır. Gündelik hayatın tamamı cennetin beklentilerine göre "yolu-yordamına-kondu" = İslam.

Örnek olarak bir Ayet:

52/38 اَعُذُ باِللهِ مِنْ الشَيْطاَنِرَّجيِمْ  - أَمْ لَهُمْ سُلَّمٌ يَسْتَمِعُونَ فِيهِ فَلْيَأْتِ مُسْتَمِعُهُمْ بِسُلْطَانٍ مُبِينٍ

Kelimesi kelimesine tercüme: [Yoksa onların, O içinde {dinleyi-dokunacakları} {yolu-yordamına-sokanları} var, yetenek ile tutundurdukları {Dinleyi-dokunak-larını} aktarsınlar..]

    Bu Ayette ses ve resim alıcısı TV ve Radyodan söz ediliyor. Çünkü bir alıcıda, etrafta dolanan tüm radyo dalgalarını tekrar bir araya getirip ses tonlarına veya konuşmalara = yolu-yordamına-koyar. Cümlede ki: <yetenek ile tutundurdukları> = teknik olarak veya elektronik olarak radyo dalgalarını sese dönüştürmek. Nasıl ki bir alıcı dışarda dönüp dolaşan tüm radyo dalgalarını sese veya resime sokarsa, aynen öylece de İslam, Dünya yaşantısını cennetin beklentilerine göre bu yedi öğretim döneminde yolu-yordamına-sokar = İslam.

     İslam, yaratıcı ve yöneticimiz olan yüce Allah'ın öğretim sistemidir, kim bu eğitim sisteme tabi olur ise, Müslüman olarak adlandırılır. Bir Ayetten bir cümle:

22/78 اَعُذُ باِللهِ مِنْ الشَيْطاَنِرَّجيِمْ  - هُوَ سَمَّاكُمْ الْمُسْلِمينَ مِنْ قَبْلُ وَفِي هَذَا

[.., Allah-dır sizi Müslüman olarak tanımlamış olan {ön-sıra} dan ve bu dönemin içeriliğinde ...] = <Yüce Allah, Sizi Müslüman olarak tanımladı, daha önce olduğu gibi ve şimdi> önce = altı öğretim-döneminde ve şimdi 7. öğretim-döneminde. Yaratıcımız yüce Allah, yedi öğretim-döneminin takipçilerini “Müslümanlar” = her şeyi yoluna getirenler olarak adlandırdı.

     Sonuçta, Güç-kaynağı Yüce Allah, en başından atamız Adem a.s.dan en son Hz. Muhammed'e kadar, insanları cennetin beklentisine göre eğitmek için bir öğretim sistemi kurdu. Bu öğretim sistemine İslam denir = her şeyi-yolu-yordamına sokar.

      Her peygamber kendi öğretim döneminde bir ders kitabı alır ve o sırada yaşayan veya yaşamakta olan tüm insanları Cennetin beklentilerine göre günlük etkinliklerinde geçerli ders kitabı ile eğitilir = İslam. Biri şöyle diyorsa: 5. veya 6. Öğretim-döneminde kalmak istiyorum, bu kimse dönemin diplomasını alamayacağı için cennete gidemez, çünkü bu kimse sadece önceki ders kitabıyla yaşamını biçimlendirdi.

      Önceki ders kitabı yalnızca önceki zamanı veya öğretim-dönemini kapsar; bu, insanların gün geçtikçe gelişecek ve yeni yaşamak alanlarını günahsız hale getirmek için yeni öğretim dönemine = ders kitabına ihtiyaç duyacağı anlamına gelir. Bugünün okul sisteminde olduğu gibi, okulu son sınıfa tamamlamazsanız, bir derece alamazsınız ve bu nedenle eşdeğer bir iş alamazsınız. Okul sınıfları zevk için sınıflandırılmamıştır.

      Bugünün insanlarını 2000 ya da 3000 yıl önce ki ders kitabı ile eğitemezsiniz. Arada daha önce var olmayan ve bu nedenle kıyaslanamayan dünyalar var. Yine de yaparsanız, hayatı bugün olduğu gibi yok etmek yoluna sokarsınız. Sırf güncel ders kitabını = Kur-anı kullanmadığı için. Ne zaman Kur-ana göre yaşar ise bu yeni yaşama alanlarını dahil eder ve ikincide Dünya yaşamını güvenli ve adil bir şekilde yönetir.


     Neden bu dünyaya yerleşmiş olduğumuzun amacı, bu dünyaya gelecekteki yaşamımızı sonsuza dek sahip olmak istediğimizi çalışmalarımız ile tespit etmektir. Çünkü atamız Adem a.s. ve annemiz Havva cennette yaratıldı ve orada kaldı.

     Cennet hayatın tam tersini bilmedikleri için nasıl mükemmel yaşadıklarını anlayamadılar. Bu nedenle, dünyamıza yerleşmeli ve sinüs dalgasını Cennet kosinüs eğrisine karşı yaşayıp denemeleri gerekirdi. Bu birincisi, diğeri ise: ahiretteki yaşam bizi sıkmasın. Çünkü eğer yaşam ve koşullar önceden belirlenmişse, hiçbir anlamı yoktur ve eğlenceli değildir. Ama kendin kazanırsan, neye sahip olduğunu bilir ve buna göre takdir edersin.

      Böylece, gelecek yaşamda = ahrette hiç kimse hayatı hakkında şikayet edemez.

      Bu nedenle, yeryüzümüze yerleştirildik ve davranışlarımız veya çalışmalarımız ile cennette nasıl bir yaşam istediğimizi kesinleştireceğiz, cennetteki bir yaşam için neyi yönlendirmek istediğimize karar vermeliyiz. Her şey bizim dünyevi çalışmalarımıza = yaptıklarımıza bağlıdır.

      Şimdi önemli olan şey şu: cennetin yaşamı için neyin gerekli olduğunu ve cennetteki her şeyle donatılmış bir yaşamı elde etmek için ne kadar çalışmamız gerektiğini bilmiyoruz. Başka bir deyişle, kendimizi bu dünyada cennetin beklentilerine göre Kur-an değerleri ile eğitmeliyiz, tıpkı kendimizi bu dünyada mesleki faaliyet için eğittiğimiz gibi, aksi halde mesleği alamayız. Öylece kendimizi cennete göre eğitmeliyiz.

     Ancak kendimizi nasıl eğiteceğimizi bilmiyoruz. Bu nedenle, baştan beri mimarımız Yüce Allah, her çağa ya da zamana bağlı olarak bizi Cennet'e uygun şekilde hazırlamak için peygamber ya da öğreti-dönemine göre bir peygambere ders kitabı verdi. İnsanın gelişmek durumuna göre yeni bir peygamber ve yeni bir ders kitabı.

     Dünyanın sonuna kadar sürecek olan öğretim sistemine İslam = cennetin beklentisine göre her-şeyi-yoluna-sokana, İslam denir. Bu demektir ki, Yahudi, Hristiyan ve Müslüman dini diye dinler yoktur, topluluk da yoktur. Mezhep ve onların alt yapılanışları = tarikat, cemaat, teşkilat, kurum ve kuruluşlar yoktur. Tek bir öğretim sistemi vardır: İslam ve katılımcıları, Yüce Allah = Her-şeyin-sonsuz-yöneticisi, Ebedi Lideri.

     Güç-kaynağı Yüce Allah ile kulları arasına girecek hiçbir imam, lider, başkan, içtihatçı arabulucu ya da her şeyi daha iyi bilen kimse yoktur.

     Cennet beklentilerine göre kendilerini eğitmeyi başaranlar doğrudan cennete gidiyor. Direkt Cennete gitmeye önem vermeyip kendilikli davrananlar, kendi keyiflerine göre yaşayanlar Cennete gidemeyecekleri için Cehenneme = zorunlu-eğitim-karargâhına gidip Cennete göre eğitilecekler. Çünkü Yaratıcımız Yüce Allah, tüm insanları sadece Cennet için yarattı. Ancak bir şart koştu: herkes bu dünyada kendi Cennetini kendi kazanacak.

     Cennet ve Cehennemin ne olduklarını Almancadan yazdığım: Ağır sorular için: Kur-an konuşsun adlı kitapta detayları ile açıkladım.

     Burada tekrar kısaca: Cehennem = Zorunlu-eğitim-karargâhı bizim Güneş sistemimiz gibi gezegensel bir sistemdir, bir farkla - orda su yoktur. Bu nedenle, koşulları buna bağlı olarak ağırdır, ölmeden Cennete göre eğitilinceye kadar milyarlarca yıl orda kalınacak. İster inan ister inanma, hoşlan ya da hoşlanma, hiçbir şey değişmez, bu yoldan geçilecek.

      Kimse kaçamaz ya da kendini yok edemez, kendimi yakarım ya da kendimi mahvederim söyleyenler sadece kendini aldatır. Daha önce olmadıklarını ve sorulmadıklarını düşünmeliler. Yüce Allah'ın yaptığı her şey sonsuza dek sürecek. Bu nedenle, bu dünyadaki herkes çok geç olmadan buna göre hazırlanmalıdır.

       Cenneti seçenler kendilerini Kur-an eğitim değerleri ile eğitmeli, ancak şu anda piyasada bulunan Kur-an tercümeleri ile değil, çünkü bu Kur-an,% 90 yanlış çevrilmiş. Dolayısıyla tam teşekküllü bir eğitim mümkün değildir. Bu yanlış tercüme edilmiş olan Kur-an oruç tutmak, dua etmek ve öldürmek, hatta Yaratıcımız Yüce Allah adına insan öldürmek, saltanatına asla uymayan yalan ve iftiralarla dolduruldu. Kur-anı artık kutsal bir kitap olarak tanımlanamayacak şekilde parçaladılar. Ancak şimdi kendi dilinde çeviri kuralıyla tercüme edildi ve böylece yüce Allah'ın mükemmel öğretisini yeniden sağladı.

     Bu nedenle, Yaratıcımız Yüce Allah'ın saf öğretisi bizim Cennet beklentisiyle doğru bir şekilde eğitilmemiz için çok önemlidir ve gereklidir. Çünkü bize Kur-anda verilen talimat: bir ayetin bir cümlesi:

29/55 اَعُذُ باِللهِ مِنْ الشَيْطاَنِرَّجيِمْ  - وَيَقُولُ ذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

[... onlara denecek: şimdi dünyada yaptıklarınızı {izini-alın} = yaşayın] = Cenneti kazanamayanlara ahrette denecek: Dünyada ne yaptı iseniz, şimdi onları yaşayın.

     Bu, Güç-kaynağı Yüce Allah'ın kimseyi cezalandırmayacağı anlamına gelir, ceza vermek, Onun yüceliğine uymaz. Yaratıcımız Yüce Allah, yasallığını temsil eden bir kural belirlemiştir. Ahirette bize söylenecek: Şimdi yeryüzünde yaptığın iyi veya kötü davranışlarını- yaşa. Öylece hiç kimse kendi kazandıklarından dolayı şikâyet edemez. Bu konan kuralın ceza vermekle ilişkisi yoktur.

    "İyi olan": Yaratıcımız Yüce Allah’ın bize emrettiği bedensel teşvikleri bedensel olmayan = Cennet varı veya Ezeli-yapı-biçimine dönüştürmek. Şimdi, bu kuralı koyan şunu söyler mi: öldürün, acıtın, çılgınlar gibi davranın, o zaman verilen özgürlük kalmamış olur. Kur-anda bunun tersi emredilir, böylece herkes gönüllü olarak ve isteyerek cennete yönelik eğitilir ve cennete kendi çalışmaları ile gider.

     Yaratıcımız Yüce Allah yalnızca anlayışa hitap eder. Hiç kimse kimseyi İslamiyet veya inanç nedeniyle sahtekârlık yaparak veya aldatmak ile veya da zorlayarak kendine ve dinine zorlayamaz, para ile satın almaz veya başına bomba yağdıramaz.

     Güç-kaynağı olan Yüce Allah hayatın sahibi ve beynin mimarıdır, bizi yaşatandır. Yaratıcımız Yüce Allah'ı akıl yoluyla anlamak, gönülden ve isteyerek emrine göre yaşamak, çükü emrine göre yaşamak için her şeye sahip olan bir donanıma sahibiz. İnsan olmamız gereği her şeyi anlamak ve buna göre davranmak zorundayız. Bu, inanan veya inanmayan herkes için yerine getirilmesi gereken davranıştır.

     Ayrıca, mimarımız ve yöneticimiz Yüce Allah'ı inciten yalan iftiralardan uzak tutmak ve O'nun Yüce tahtını korumak zorundayız.


 

 

 Hizbu-Allah >         Allah'ın birliği

Dünya -

İslam-birliği,

tüm Dünyaya tanıtılmaktadır.


www.islamverein.com